Yıllarca okudunuz, öğrendiniz, meslek edindiniz sonra bir gün bir fikirle, bir ürünle bir işe giriştiniz. İşler yürümedi vazgeçtiniz, sonra başka bir fikirle tekrar denediniz, farklı sektörlere girip çıktınız en son bir tanesinde ‘kendinizi en iyi hissettiğiniz, en iyi yaptığınızı düşündüğünüz işte’ karar kıldınız ve yola devam etmeye çalışıyorsunuz.
Gün geçtikçe tecrübe kazandınız, artık iyi yaptığınız bir iş var ve şimdi kazanma sırası sizde…
Ancak bunu yaparken zorluklar her zaman olacak. Başa çıkmak ve engelleri aşmak zorundasınız. Bunu yapmayı başardığınızda belki de çok iyi kariyer sizi bekliyor olacak. Belki de ünlü bir markanın yöneticisi veya sahibi olacaksınız. Kulağa hoş geliyor değil mi?
İnanın!..
William Churchill’in dediği gibi;
‘Uçurtmalar, rüzgar kuvvetiyle değil, bu kuvvete karşı uçtukları için yükselirler’
‘Bir şeye inanmak, niyet etmek ve başlamak bitirmenin yarısıdır’ derler hep. Potansiyelinize inanırsanız her şey daha kolay olacaktır.
Assessment Systems’in, zorluklarla başa çıkma envanterinde sekiz ana başlık dikkat çekiyor.
Bunlar sırasıyla,
Potansiyelinize inanın,
İyimser olun,
Hedef odaklı hareket edin,
Değişime uyum gösterin,
Yenilikçi olun,
Zorlukların üzerine gidin,
Duygularınızı yönetin,
Destek arayın.
Bu gelişim tavsiyeleri üzerinde düşündüğümde anladığım ana fikir şu;
Hayatta her zaman zorluklar yaşayabiliriz. İnançlı, güçlü ve sakin olursak başarabiliriz. İhtiyacımız olan güç biziz aslında. Amaçlarımızı biliyoruz, hedeflerimizi biliyoruz, iyi ve kötü, tam ve eksik yanlarımızı da biliyoruz. Elimizde bir senaryomuz var işimize veya hayatımıza dair.
A planımız işe yaramadığında bir B planımız hep var bunu biliyoruz. O halde vazgeçemeyiz. Sorunlar karşısında bizi yoran, üzen durumları önemsememeyi öğrenip yok sayarak alternatif çözümler üretmeliyiz. Hatalar yapabiliriz ancak bunlardan dersler çıkarabiliriz. Düşünmeli ve bizi hataya iten faktörleri ortadan kaldırmak için odaklanmalıyız.
Çoğu zaman duygularımız bizi yanlış yönlendirebilir. Böyle durumlarda benim en çok yaptığım şeylerden biri aynanın karşısına geçip kendimle konuşmaktır. Kendime sorular sorup, gerçek cevaplar için kendimi zorlarım, içinden çıkamadığım durumlarda ise en yakınımdaki kişilere, meslektaşlarıma, eşime, arkadaşlarıma dönüp sormak en doğru olanıdır benim için. Bunun beni güçsüz ve çaresiz göstereceğini hiçbir zaman düşünmedim.
Zorluk çektiğinizi düşündüğünüz konuları paylaşmakta çekinmeyin.
Goethe’nin dediği gibi, ‘En büyük zorluklar onları aramadığımız yerlerden çıkar’ ve orada cevabı bilen biri mutlaka olmalı!
Dünya insanlar ve diğer tüm canlılar için var ve insan doğası gereği hatalar yapmak ve sonrasında minimum hata (sıfır hata demiyorum çünkü sıfır hataya inanmıyorum) ile yaşamayı öğrenmek için yaratılmış varlıklardır. Böylece hayatta kalmayı öğrenirler. İş yaşamımız dada böyle bu durum. Hata yaparız, yaptığımız hatalardan dersler çıkarıp yola devam ettiğimizde tecrübe dediğimiz şeye sahip oluruz ve o hata bir daha gündeme gelmemek üzere çıkar hayatımızdan…
Bu konu üzerine araştırırken ‘Japonların Köpek Balığı Yöntemi’ başlıklı bir yazı ile karşılaştım. Çok bilinen, sık sık bahsedilen bir hikaye olduğu için detaya girmiyorum sadece bir zorlukla mücadele hikayesi olduğunu söylemek istedim. Japonlara her zaman saygı duymuş biriyim. İnançlarını ve mücadelelerini takdir ediyorum. Deneyim ve hatalarından birçok ders çıkarabiliyor, takım çalışması ve bulundukları takıma olan bağlılıkları, şikayet etmeme ve zorlukları yok sayma gibi vasıflara sahip bir toplum olduklarını düşünüyorum. İşyerlerinde bu prensipler ve kültürleriyle harmanlanmış olmalarının verdiği yönetim anlayışı ile Japonlar etraflıca konuşulması gereken bir ırk. Bir sonraki yazımda detaylıca bahsetmek isterim.
Özetlemem gerekirse; ister özel, ister iş yaşamınızda olsun zorluklar hep var ve olmaya devam edecek. Her zorluk yeni bir fırsatın anahtarıdır. Sıkı sıkı tutun o anahtarı, doğru kapıyı açana kadar da bırakmayın. O anahtar sizin gücünüzü ve inancınızı simgeler.
Nietzsche derki;
‘Beni yıkamayan her şey beni güçlendirir’
Hadi her şeye en baştan başlayalım, daha çok işimiz var…
Hülya Aygün, Ph. D.