Bir önceki yazımda Japonları çok takdir ettiğimi ve saygı duyduğumu belirtmiştim. Bu yazıyı okuduktan sonra sanırım beni daha iyi anlayacaksınız. Japon şirketleri bana her zaman çekici gelmiştir. Asırlar boyunca kuşaktan kuşağa aktarılan bu şirketlerin sırrını belki hiçbir zaman tamamıyla anlayamayacağız. Ama felsefelerini birazcık anlamaya çalışırsak belki bizler de onlardan öğrendiklerimiz ile kuşaktan kuşağa geçen şirketlere sahip olabiliriz diye düşünüyorum
Kim bu Japonlar?
‘İnsan Odaklı Yönetim Yaklaşımı’nın en önemli temsilcileri. Çalışanların mutluluğu ve motivasyonu aileleriyle tüm çevre bağımlılıkları ön planda tutulan huzurlu ve mutlu insanlar. Ayın işçisi, yılın işçisi gibi kavramları onlardan öğrendik. Bazı Japon şirketleri belirli kuruluş günlerinde her sene çalışanları için organizasyonlar, yarışmalar düzenleyerek çalışanlarına ve çocuklarına ödüller veriyorlar motive olabilmeleri için. Bunun altında yatan neden, çalışanlar mutluysa daha verimli olacaklar, güçlenip terfi alacaklar ve bu durumda ‘Çalışan büyüyecek, şirkette büyüyecek’ inancı var. Ana prensipleri bu.
Bir diğer konu ise ‘Karar verme sistemleri’ (Ringi)’dir. Japon şirketlerinde kararlar saatler süren toplantılar sonucu, her yöneticinin fikri alınarak konsensus sağlanmaya çalışılır. Fikirler önemlidir ve dikkate alınmalıdır. Tüm fikirler alındıktan sonra CEO karar verir. Kısaca sorumluluğun paylaşılması adına kararlar aşağıdan yukarıya doğru gelişir. Oysa Batı’da genellikle kararlar üst yönetim tarafından alınır. Hatta bazen CEO kimseye sormadan karar alır ve sonrasında çalışanlara bildirilir. Japon yönetim tarzının en büyük farklılıklarından biri de budur. Ancak unutulmamalıdır ki ani alınması gereken kararlarda ve kriz dönemlerinde hızlı aksiyon alabilmek için batı’nın taktiği daha tercih edilebilir bir durumdur.
Japonların çalıştıkları şirketlerin ayrıca onlara vermiş oldukları ‘Ömür boyu istihdam’ garantisi çalışanların şirketlerine olan bağlılığını ve birliğini sağlamak için çok önemli bir motivasyon aracıdır. Örneğin, Japon klima devi Daikin (1924’de kurulmuş) dünyada 200’e yakın şirket ve 40bin’in üzerinde çalışana sahip olmasına rağmen 92 yıllık tarihinde tek bir işçiyi bile işten çıkarmamıştır.
Diyelim ki bir çalışanın performansı düştü;
Bu durumda DAİKİN yöneticileri, çalışanlara özel görevler vererek, farklı projelere yönlendirerek verimliliklerini ve iş disiplinini tekrar sağlamak için çaba sarf etmektedirler.
Ya biz ne yaparız? ‘İşten çıkışını verir ve yerine yeni birini koyarız acı ama gerçek’…
Bir diğer konu ise ‘Sürekli gelişme’ anlamına gelen KAIZEN, Japoncada değişim (KAİ) ve iyi(ZEN) kelimelerinden türeyen iyi ve sürekli değişim anlamına gelir. Japonların inanışına göre her geçen günün bir önceki günden iyi olması adına evde, işte, sosyal hayatlarında sürekli bir çaba içinde olunmalıdır. ‘Sürekli gelişme’ mükemmelliği beraberinde getirmekte bu da ‘Sıfır hata’ demektir. “Hata varsa çalışanlar değil proses sorgulanmalıdır” düşüncesi hakimdir. Çünkü Japonlar bir işe girişmeden önce tüm hazırlıklarını detaylı bir biçimde planlar, ortaya çıkabilecek çeşitli durumlara karşı senaryolarını hazır tutarlar.
Sıfır hataya ulaşabilmek için ‘Yalın düşünce ve yalın üretim’ diğer önemli unsurlardandır. Yalın adı üstünde yalındır… İsraflardan alınmak gereksiz unsurları elemek, hata oranını düşürmeye çalışmak, fire, maliyet ve stok kontrolünde onlara yardımcı olmakta ve müşteri memnuniyetsizliği gibi olumsuz durumları da ortadan kaldırmaktadır.Yalın üretim sistemi işletmenin rekabet gücünü korunmasında ve arttırılmasında büyük rol oynamaktadır. Japon şirketlerinin uzun ömürlerinin sırrı paydaşlarının gözündeki güvenilirliği sağlamak ve korumaktan geçer ki bu da şirketleri kredibilitesi yüksek şirketlere dönüştürmektedir.
Örneğin Japonya dünyanın en önemli üretim merkezi olma sebeplerinden biri olan ( Keiretsu) ‘Kümelenmiş şirket ağları’dır. Keiretsu’lar iyi günde kötü günde bir arada olan, birbirlerini kollayan gruplar ya da aile fertleri gibidirler ve güven onlar için önemlidir.
Kısacası tüm bunlar Japonların en belirgin özellikleri ve bunlar gibi daha birçok teknik ve yöntemlere sahipler. Örneğin kalite çemberleri, yenilikçi üretim sistemleri, kıdeme göre ücret, tam zamanında üretim vs…
Ancak asıl önemli olan en başta söylediğim gibi insan odaklı yaklaşım yani insana verilen değer…
Şimdi en azından bunu biliyoruz.
Sevgiyle kalın…
Hülya Aygün, Ph. D.